Thursday, December 08, 2011

YAZMA TUTKUSU
SINAV BAŞARISI GETİRİR
“Hayatım roman, bir yazsam” diyen çok kişiye rastlarsınız. Yazma tutkusu, sanki okumanın daha da önündedir. Yazmaya bu kadar çok değer veren ve yazmak isteyen kişi varken, ne oluyor da az sayıda kişi kitap yazıyor? İki bin yılına kadar şiir diyen Türk toplumu son on yıl içinde romanlara ve kişisel gelişim kitaplarına yöneldi.
Okudukça yazılır, ne kadar çok okunursa o kadar üretilir.
İlköğretimde ilk sınıftan sonra çocuklara, yaz demeyiz de, oku deriz. Yazmıyor demeyiz de okumuyor deriz. Oysaki sınav başarısında yazan çocukların büyük farkla öne geçtikleri söylenebilir.
Yazar olabilmek için; okuma ve yazmanın birbirine yakın bir şekilde yürümesi gerekir. Yazarların genelde çocukluklarında tiyatro ile de ilgilendiklerini söyleyebiliriz. Sandalyeleri yan yana dizip, ekten bükten yarattığı bir sahne ile gösteri yapmak, birkaç metin ortaya çıkarıp sunmak; pek çok yazarın çocukluk anıları arasında vardır. Eski bir araba bir saraya, bir bahçe parka dönüşür. Çeşmelerden su yerine mutluluk akar. Hayallerle başlamış olur yazmak. Bu durumda bir çocuğunuz varsa, onu; ’Yaratıcı Yazarlık,’ ‘ Yazma Atölyesi’ gibi çalışmalardan birine yerleştirmelisiniz. Tıpkı; spor, müzik, yabancı dil gibi eğitim almasını sağlamalısınız. Çocuklarının hayallerinin kâğıda dökülmesini isteyen aileler, bu yıllarda önemini anlamak zorundalar. Yazan bir bireyin okuyan bir birey olması her zaman daha kolaydır.
Facebook, twiitter, sözlük sayfaları; gibi sosyal paylaşım sitelerine yazılmaya başlanıldığından beri okuma ve yazma önem kazandı. Yazarlarımızın da çok desteklediklerini görüyorum. Zaman ayırıp yazan pek çok ünlü kapısını hayranlarına bu sitelerde açıyor. Football, sinema, konferanslar her şey yazıya dökülüyor. Okunmuyor sözünü artık kullanmamalıyız. Gözümüzü okuyanlara çevirirsek okumaya teşvik edeceğimize inanıyorum.
Kitap Fuarlarını Nasıl gezelim
Okullar çocuklarımızı kitap fuarlarına götürüyorlar, ama fuara gelmeden önce nasıl gezileceğini genelde anlatmıyorlar. Fuarda kitaba dokunulmalı, okunmalı. Çocuklar ayraç toplayarak zaman geçirirlerse yeterince yararlanamazlar. Bunun yerine yazarlarla tanışmak, sohbet etmek, kitaplar hakkında bilgi almak onların amacı olmalı. Yazarlardan kitap ve fuardaki ürünlerin fiyatını öğrenmeye çalışıyorlar. Bir yazarın nasıl tanınacağı, satış yapanın nasıl bir bekleyiş içinde durduğu anlatılmalı. İki saat için fuara konuk olan yazarın önünde bekleyen bir kalabalık yoksa “Bu kaç lira” “ Şu kitap var mı “ gibi hiç bilmediği konularda destek vermesi bekleniyor.
Çocuklarımızı fuara hazırlayalım. Çağdaş yazarlarla tanışsınlar. Fuara kitap listesi verip de çocuğu göndermek, onu markete göndermek gibi bir şey. Ucuz kitap alınmak amaç ise; bunu öğretmenler, ya da görevli veliler yapmalı. Çocuklar tıpkı kitap seven yetişkinler gibi fuarın keyfini çıkarmalılar. Fuarların sonunda kitaba ve yazara farklı bakmayı öğrenmeliler. Her çocuğun mutlak sevdiği bir kitap var. Yazarla iletişim kuran çocuk, en beğeneceği kitaba mutlaka ulaşacak.
Söyleşilere Katılma
Yazar Etkinlikleri aylar öncesinden tasarlanıyor. Ama ne yazık ki çoğu bomboş salonlarda. Geçiyor.
Kitap fuarlarına okullar sınırlı zamanla gelmemeli.
Yurt dışındaki fuarlarda kitaplardaki karakterlerin giysilerine bürünen gençler, çocuklar, yetişkinler fuar alanını neşeyle doldururlar. Kitap okumayana bile okutacak kadar ilginç giysilere bürünürler. Kâğıtlardan kumaşlardan yapılan giysilerle, boyalı yüzleri ve yanaklarıyla adeta fuar alanını kitap kahramanları cennetine çevirirler.
Anne Babalar Öğretmenler Fuarda
Fuarlar bir alışveriş yeri gibi düşünülmemeli. Özellikle kendilerini ilgilendiren kitaplara bakmadan geçen gençler ve çocuklar her zaman içimi acıtır. Almak zorunda olmadıklarını bilmeliler. Yanında minderiyle gelip bir köşede kitap okuyan çocuklara yurt dışında rastladığımda nasıl kıskandığımı size anlatmak isterim.
Bırakın dokunsunlar, karıştırsınlar, söyleşilere girsinler bir fuarı kitapla yaşasınlar.


No comments: