Saturday, December 24, 2011

Güneş Gazetesi Köşe yazım Amerika

AMERİKA ORADA, AMA YÜREKLER TÜRKİYE’DE
Okyanus ötesinden sizlere bir şeyler yazmak istedim. Güneş Gazetesini okurken adeta gözleri parlıyordu, memleket hasreti çektiklerini anlamamak olanaksızdı.
Amerika sözcüğünün yanında büyük sözcüğü eş anlamlısı gibi kullanılmalı. Tuvalet kağıdınızdan tutun masadaki tabağa kadar hepsi dev kadar büyük. Bir lokantaya gittiğiniz zaman şaşırıp da iki kişi için iki kişilik yemek isterseniz bir paketi taşımak zorunda kalabilirsiniz. Amerika’da artan yemeklerinizi güzel bir paket haline dönüştürerek yanınıza verirler. Bazen bir akşam yemeği ertesi günkü öğlen yemeğine de artabilir. Bizim de gittiğimiz lokantalardan birinde yemeğimiz bir kuğuya, bir ördeğe ve bir çiçeğe dönüştürülerek elimize verildi. Başka bir lokantada masaya gelen Kobi etini elde edebilmek için altı ay süreyle bira ile beslenen dananın eti ızgara halinde masamıza geldiğinde yememek çılgınlık olabilirdi. Okyanus kenarındaki lokantada Japon garsonlar hizmet ediyordu.
Amerika’da İngilizce bilmeniz de çok gerekmez aslında, sizin konuştuğunuz İngilizce ile tam anlaşılmanız da hemen hemen olanaksızdır. Neredeyse bir korkuya kapılırsınız, “Ben dil bilmiyor muyum?” diye düşünebilirsiniz. Her zaman devlet yanınızdadır, size her konuda tercüman verebilir. Ehliyet almak istediğinizde kendi dilinizdeki testle de başvurabilirsiniz, konuşmanız ve dili öğrenmeniz için zorlamaz. Devlet yönetimindekiler, kamu hizmeti yapanlar konuşsun yeter. Amerika bu özellikleriyle tabi ki özgürlüğün sembolü olarak görülebiliyor.
Buradaki karşılaştıklarınız hepsi kendi diliyle İngilizce’yi karıştırıp konuşurlar. Yani yarı Japonca- yarı İngilizce, Yarı Türkçe- yarı İngilizce bir dille konuşurlar. Araya karışan ve İngilizce olmayan sözcüklerle dil başka bir hale, anlaşılmaz bir duruma gelebilir. Zannedersiniz ki her sözcük sizin duymadığınız, henüz kulağınıza gelmeyen bir İngilizce sözcük gibi sizi şaşırtır. Bu yüzden kendinize güveniniz kalmayabilir. Üniversitelerde Amerikan İngilizce’sinin ne olduğunu hemen anlarsınız.
Bilgi sözcüğünün yanında da Amerika’daysanız gizli sözcüğü eklenmeli. Amerika’da size kimse bilgi vermez. Kimse kendi işi olmayan bir konuyla ilgilenmez. Ne ev işiyle ilgilenirler ne de alım satım vergisi var mı yok mu, ya da bir başka kanun maddesi değişti mi diye düşünmezler.
Neye ihtiyacı varsa o bilgiye bir ödeme karşılığı ulaşırsınız.
Sizin Amerika’ya gitme, orada eğitim alma, çalışma gibi bir düşünceniz varsa, yolunuz Amerika’ya düşecek demektir. Bilginizin cebinizde olması gerekir. Amerika’da para bilgi ile kazanılır. Birçok Türk tanıyorum Amerika’ya gelmiş yerleşmiş, marka olacak işler peşinde koşan, kazanan ve mutlu olan. Rastladığınızda çok gururlanıyorsunuz. Bilgiye ulaşmanın zor olduğu bir ülkede bilginin gücüyle yaşamak da farklı bir durumu gözler önüne seriyor.
Biz Türkiye’de bir ev ya da bir mobilya almaya kalksak, gecenin yarısı bile alış veriş yapabiliriz. Ama Amerika’da bir ev almak, evin mülkiyetini üzerinize geçirmek aylarınızı alabilir. Genelde bütün evler kredi boğulması içindedir. Böyle olunca satmak isteyince; kredilerin devredilmesi gerekir. Bazen de kredi üzerine verilen krediler evin fiyatını oldukça şişirmiştir. Ev sahipleri ödeyemediği krediler için evini bankaya bırakabilir, bunu da yapabilmesi için; gerçekten kazanç kapılarının kapanmış olması gerekir. Mutlaka ödeyemeyecek hale gelmiş olması gerekir. Banka ödeyemeyeceğini kabul ederse, satışı uygun fiyatlarla sunabilir. Bankanın evet demesi bu yazışmaların yapılması aylar alabilir.
Amerika’da elli dolar harcayarak dolabınızı ağzına kadar doldurabilirsiniz. Meyve ve sebze çok ucuz. Kıymanın kilosunu dört dolara alabiliyorsunuz. Bonfile gibi etlerin fiyatları da cep yakmayacak şekilde.
Sokaklarında her an ünlü bir konuğa rastlayabileceğiniz Kaliforniya, eyaletlerin içinde en güzeli. Orada neler var, yaşayanlar nasıl yaşıyor, nasıl eğleniyorlar. Hollywood ve Beverly Hills’de Rodeo Driver’da kimlere rastlıyorsunuz. Universal Stüdyolar neler yaşatıyor hepsi meraklanmaya değer.

No comments: