Saturday, December 24, 2011

Güneş Gazetesi köşe yazım


OKYANUS ÖTESİNDEN
En güzel Türkçe sözcükleri buralarda duymak beni çok heyecanlandırdı. Orange County’deki okulda çocuklarla buluştuğumda yüreğim yerinden oynayacaktı.
İçlerinde hiç Türkiye’yi görmeyenler de vardı, ama Türkçe konuşmanın keyfini yaşatan çocuklara kitaplarımı imzalamak, onlarla ; şiirler, çizimler, öyküler paylaşmak çok güzeldi, duygulandırıcıydı.
Bir tatil öncesi çocuklarla oyunlar oynarken kendimi adeta Türkiye’de zannettim. Öğretmenleri ve Müdürleri Berna Korkusuz, Berna Öğüt ve Aysu Hanım isimlerini hatırladıklarımın arasında. Türk okulunda yapılan çalışmalar o kadar başarılıydı ki, daha şimdiden 23 Nisan hazırlıklarına başladılar bile.
Onlarla şakalar yaptık, öyküler ürettik. İki dilin önemi bir kez daha gözler önüne serildi. Çok uzakta olsalar da, Türkiye’de neler olduğunun farkındalar. Bütün hayalleri bir gün Türkiye’ye yerleşebilmek, ülke toprağında yaşayıp, çalışabilmek. Ufukları ve hayalleri çok geniş. Onlarla konuşurken bir anım canlandı.
Amerika’dan gelip Türkiye’ye yerleşen ailenin çocuklarından biri, Türk okuluna gitmeye başladı. Velisi de ben olmuştum. Türkiye’yi tanıması, uyum sağlaması için destek veriyordum. O küçük çocuk okulla bir geziye katıldı. Dolmabahçe Sarayını gezdikten sonra bana adeta bir öğüt verdi.
“Filiz Teyze, siz çocuklar kitap okusun istiyorsunuz. Öğretmenimiz de çocuklar kitap okuyun, okumuyorsunuz diyor. Ama bu durumda çocuklar okumaz tabi,” dedi.
“Nasıl yani” diye sorarken, küçük çocuğun bildiği bir şey olduğunu düşündüm. Bana açıklamasını istedim. “Sizin örneğiniz Atatürk değil mi çocuklar onu örnek alıyor… “dedi.
”Evet örnek alıyorlar da, o zaman okumaları gerekir” dedim. Atatürk’den söz etmesi hoşuma gitmişti de, yanlış bildiği bir şeyi düzeltmek istiyordum.
Hemen karşı çıktım;
“Hayır, Atatürk çok okurdu. Nutuk kitabını da yazdı. Bir sanat eseri. Bu gün her genç onu zevkle okuyor” dedim.
“Yok” dedi çocuk ısrar etti,
“Biz müzeyi gezdik. Müzede Atatürk’ün her şeyi vardı. Kütüphanesini de gezdim. Kitaplığı bomboştu. Tek bir kitap bile yoktu.” Dedi. Gözlerim fal taşı gibi açıldı.
Atatürk’ün Dolmabahçe’deki dolabında gerçekten tek bir kitap bile yoktu. Ben de gezdiğim günleri hatırladım. Kitaplık boştu. Yatak örtüsü, sabahlığı her şeyi vardı. Küçük bir çocuğa mesaj göndermek istiyorsak, oraya birkaç kitap koymamız gerektiğini yetkililere duyurmaya karar vermiştim.
Amerika’daki Türklerin hemen hemen hepsi Türk televizyonlarını izliyorlar. Çocuklar özellikle kadınlara gösterilen şiddetten çok etkileniyorlar. Türkiye’nin çok eğlenceli olduğunu düşünenler çoğunlukta. Amerika çalışan insanların ülkesi, tatilsiz yapmadan çalışanların ülkesi.
Kenan Gökoğlu yıllar önce Amerika’ya yerleşmiş bir Türk erkeği, eşi ve çocuklarıyla beraber Kaliforniya’da yaşıyor. Yüreği Anadolu’da, Los Angeles’de kuaför olarak çalışıyor. Amerikalıların gönlünde sadece fırçasıyla taht kurmamış, kültürümüzü de taşıyan sevilen biri olmuş. Kapısını açtığınız anda Türk müziği dinleyerek mutlu oluyorsunuz. İnsanlığı ve Türkiye’yi tanıtması ile çok seviliyor.
Şirin Peltekçi eşi Corc Peltekçi ile beraber kuyumculuk yapıyor, dürüst ve güvenilir çalışmaları içinde, Kaliforniya’da; İstanbul’u, Bodrum’u anlata anlata turizm elçiliği görevini de üstlenmişler. Burada yaşayanlar özellikle kuyumculuk işinde çok başarılılar. Yaşanan Ekonomik kriz nedeniyle altın satışları hemen hemen yok denecek kadar azalmasına rağmen bu işi ısrarla sürdürüyorlar.
GÜne

No comments: